Ölmeden önce bir gün “Virgin‘in, dünyada en büyük değil ama ‘en çok saygı duyulan’ markası olduğunu görmek” gibi bir iş vizyonunuz olacak. Öldükten sonra ise, kendisi için “hayatı dolu dolu yaşadı ve insanların yaşamlarında fark yarattı” denmesini hedefleyecek bir kişisel vizyonunuz…

“Biz ilk günden beri hayal ediyor ve hayallerimizi gerçekleştirmek için çalışıyoruz” diyen, son 35 yılın bu en vizyoner girişimcisinin adı; Richard Branson. Time dergisine göre 2007 yılında dünyamızı şekillendiren, en etkili 100 kişisinden biri.

 Çünkü bazıları “neden” derken o, “neden olmasın” diyenlerden.

“Dünyaya yeniden gelsem, yine kendim olmak isterdim” diyen Richard 1950 doğumlu. İkinci eşi Joan, çocukları Sam (21) ve Holly’den (25) oluşan ailesine son derece düşkün. Onlarla birlikte olmak, hayatı paylaşmak onun için büyük bir motivasyon.

Çünkü çocukken de böyle görmüş. Orta halli bir İngiliz ailenin üç çocuğundan biri Richard.

Özellikle annesinin ona “kendi ayaklarının üzerinde durmayı” öğretmesinin onun bugünkü bu özgüvenine katkısı büyük. Kaç anne 5 yaşındaki çocuğunu eve 4-5 km kala arabadan indirip, “hadi kendin bul bakalım evin yolu” diyebilir?

Evlerinde televizyon olmadan ve radyo dinlemeden büyümüş Richard. Dominant anne her zaman iş yaratmada uzman, baba ise yaratıcı ve el becerilerinde kuvvetli. Onların bahçe barakalarında ürettikleri kumaş sandık ve kağıt kutu işlerine sürekli yardım etmek zorunda.

Bu onun dayanıklılığına katkı sağladığı kadar, ekip çalışmasını da ufak yaşlarda öğrenmesine neden oluyor. ‘Bencillik’ daha o yaşlarda çıkmak zorunda kalmış sözlükten.

Dokuz yaşındayken ‘ilk işi’ni hayata geçiriyor. On sekiz yaşına geldiğinde satıp para kazanma hayali ile evlerinin bahçesine bin adet noel ağacı fidanı dikiyor. Tavşanların fidanları yemesiyle ilk iş girişimi başarız oluyor! (O da -ne kadar şaka bilmiyorum!- tavşanları vurup sattığını söylüyor!)

Disleksi‘nin ne olduğu dahi bilinmeyen yıllarda okuma yazma zorluğu yaşarsanız, sınıfta aptal muamelesi görüp dalga geçilirsiniz. Hele bir de gözlüğünüz varsa!

Ancak Richard bunu avantaja çevirmiş, “madem standart okul eğitiminde başarılı olamıyorum, o zaman nede başarılı olurum” sorgulaması yapmaya çok erken yaşlarda başlamış. Ve bu arayış ona 16 yaşında liseyi terk edip ‘Student’ adını verdiği okul dergisi çıkarmasını sağlamış.

“Eğer okulda olmayacaksa, dergi sayesinde yapacağım araştırmalar ve söyleşiler bana hayatı öğretecekti” diyor ve gerçekten de öyle olmuş.

İş fikirlerini hayata geçirme yöntemi birçok kişiden farklı. Çünkü onun hiçbir girişiminde birinci öncelik “daha çok para kazanmak” olmamış.

- Dünyayı değiştirebileceğine olan inancı,
- ‘Hayatı dolu yaşama’ isteği ve
- Kendi yaşamında dönem dönem karşılaştığı kötü muamelelerden sonra “ben bundan daha iyisini yapabilirim” düşüncesi hep paradan önce gelmiş.

Yaptığı ilk işlerden başlayarak sürekli görüyoruz Richard’da bu felsefeyi.

Gençlerin de düşünceleri vardı ve “biz düşüncelerimizle dünyayı değiştirebileceğimize inanıyorduk” diyerek 18 yaşında çıkarttığı ‘Student,’ içinde sadece gençlerin gençler için çalıştığı, inandıkları görüşleri aynı samimiyetle kağıda dökebildikleri ve her sayısını elli bin kişinin okuduğu bir yayın oluyordu.

Ve tabii ki derginin ilk sayısını çıkarabilmek ve sonrasında devamı için verdiği uğraş Richard’a erken yaşlarında çok şey öğretiyor.

Bunların arasında iş (ticaret) nasıl yapılır ve insanlar nasıl ikna edilir (dergiye reklam alması) belki en başta geliyor.

Ancak, organizasyon konusunda yeteneklerini geliştirmek zorunda kalması ve işlerin yolunda gitmesi için, farklı konularda ondan daha iyi olan insanları bulup koordineli olarak nasıl çalışacaklarını öğrenmesi ise, ona geleceğin büyük girişimcisi olmanın anahtarını sağlıyordu.

Dergi gençlik dergisi, o da gençlerin ilgi duyduğu konuları inceliyor. Gençlerin en çok ilgilendiği konuların başında ise müzik geliyor. Ve parası az gençlerin. O da kaset ve plakları ‘piyasa fiyatının altında eve teslim’ projesini hayata geçirmeye karar veriyor.

Yaş 20. Virgin Mail Order Company kuruluyor.

1971 yılında ise Oxford caddesinde ayakkabı satan bir dükkanın içinde (daha sonra burası “ilk” Virgin Records mağazası olarak anılacak) ilk müzik dükkanını açıyor. Mal sahibini “benim sayemde daha çok ayakkabı satacaksın” diyerek ikna ediyor!

Burada gelenlere kahve ikram ediyor, sohbet için sıcak bir ortam sunuyor. Mağaza kısa sürede gençlerin buluşma noktası oluyor. Hem postayla, hem de (kısa sürede sayıları yirmiye ulaşan) dükkanlarında satış yaparak büyümeye başlıyor Richard Branson.

Çok beğendiği 15 yaşındaki bir müzisyen arkadaşının (Mike Oldfield) şarkılarına albüm yaptırmayı hiçbir yapımcıya kabul ettiremeyince, “o zaman ben yaparım” diyerek de Virgin Records‘u kuruyor. (Çünkü ona göre bunlar harika şarkılardı ve gençler dinleyebilmeliydi. Oldu da. 'Tubular Bells' albümü yıllarca en çok satanlarda kalmış ve hatta sonrasında da 'The Exorcist' filminin müziği olmuş.)

Müzik işi yaparken çok seyahat ediyor ve görüyor ki, yolculardan iyi para almalarına rağmen hem çalışanlarını, hem de yolcularını memnun edemeyen havayolu şirketleri sektörde iş yapıyor. Hem de iyi iş. Ancak yemekler kötü, kimse gülmüyor, servis kötü, eğlence yok…

Yolcuların ve çalışanların yüzünün güldüğü bir havayolu taşımacılığı hayali onu havayolu işine sokuyor.

Porto Riko’da yaşadığı bir deneyim ise onun bu sektöre girmesini tetikliyor.

“Eşimle planımız Puerto Rico’ya gitmekti, ancak havaalanına geldiğimizde uçuş iptal edilmişti. Herkes söyleniyor ve şikayet ediyordu. Kimse bir şey yapmıyordu. O zaman ben yapmaya karar verdim. Birisi yapmalıydı.

2.000 dolara bir charter kiraladım. Bu parayı oradaki kişi sayısına böldüm. Adam başı 39 dolar. Bir siyah tahta alıp üzerine şunları yazdım:”

VIRGIN AIRWAYS
PUERTO RICO
39$ TEK UÇUŞ

Daha önce hiç uçak kiralamamış olan Richard Branson bu sayede eve döndüklerinde Boeing’i arayarak ikinci el bir 747 satın almak istediğini söylüyor. Telefonda uzun bir sessizlik yaşanıyor! Ve Boeing başlarda Richard’a (ilk yıl sonunda başarısız olursa geri iade almak şartıyla) uçak satmaya pek gönüllü olmasa da sonunda ikna oluyor.

British Airways onların başarısız olması için elinden geleni yapsa da, 1984 yılında Virgin Atlantic ile ilk Londra – New York seferi gerçek olmuş. Bu ilk uçuşta uçak havadayken motoru arızalanmış. Sigortası da olmayınca (Londra’ya geri döndüklerinde devreye girecekmiş) birkaç milyon doları daha başlamadan kaybetmiş.

Muhafazakar British Airways (uzun mesafe uçuşlarda elde ettiği başarıyı hazmedemeyip Virgin Atlantic’i yok etmeye çalışıyorlar) ile mücadelesinde havayolu işini kaybetmemek için ihtiyacı olan finansal desteği Virgin Records’ı 1 milyar dolara EMI’a satarak buluyor (1992). Bu satış işleminin olduğu gün, onun hayatının da en üzüntülü günü oluyor.

Başlarda New York Times bile “Virgin ile kim uçar” diye yazsa da, Virgin Havayolları bugün ABD ile Avrupa arasında en fazla yolcu taşıyan uçak şirketi konumunda.

“Bizi havayolu sektörüne geçerken çok uyardılar, farklı sektörlere geçmenin çok riskli olacağını söylediler ama bence iş hayatında başarılı olmak için sürekli evrim geçirmelisiniz, sadece bir iş kolunda kalmamalısınız, biz de Virgin olarak bunu yaptık ve büyüdük” diyen Richard Branson‘un bugün yıllık toplam ciroları 20 milyar doları aşan, çoğu küçük 350 markası var.

Müzikten prezarvatife, trenden gelinliğe, cep telefonundan kolaya, balonla yolculuktan spa’ya, uçaktan kitaba, şaraptan limuzine, bisiklet kiralamadan uzaya seyahatine kadar Virgin markasını görmek mümkün.

Bu markaları yöneten şirketlerin hepsini (diğer mega holdinglerden ayıran) ortak özellikleri ise;

- kendi sektörlerinde çok büyük olmamaları,
- aç olmaları,
- tepe yöneticilerinin aynı zamanda şirkete ortak olmaları,
- küresel hareket etmeleri ve
- ‘hayatın içinden’ markalar çıkarmaları.

Beni en çok heyecanlandıran işi ise iki yıla kadar uzaya turistik amaçlı yolcu götüreceği Virgin Galactic.

“Bu dünyada yaşayan herkes uzaya gitmek ister. NASA ve devlet kuruluşları bireylerin bu tür hayallerini gerçekleştirmek için kafa yormazlar. Biz de bunu düşünerek, insanları uzaya götürmeye karar verdik” diyor.

Kişi başı bilet fiyatı 200 bin dolar. Şimdiden rezervasyon yaptırıp yerini garantiye alanların sayısı da bir hayli fazla. Ancak o “uzaya yolculuk için şimdiden bilet almayın. Çünkü kimse duymasın ama fiyatlar daha da düşecek” diyor.

İstanbul’dan Sidney veya Los Angeles’a yarım saatte uçabilmek onun bundan sonraki hedefi. Hayali ise uzayda otel yapmak! Otelimize yerleştikten sonra, 2 kişilik camdan yapılma kabin tarzı bir uzay gemisinde ayın (kendi yer çekiminden faydalanarak) etrafında bir tur atıyor olacağız!

Tüm bunları biz göremesek de çocuklarımızın göreceğinden emin.

Richard Branson, Virgin dışında en çok sevdiği marka (Virgin Megastore'un önünde bir engel oluşturduğunu düşünse de) Apple. “İnsanlar artık müziği internetten indiriyorlar. Apple’ı takdir ediyorum ama keşke iPod‘u biz bulsaydık” diyor.

Richard Branson konferansta zengin işadamlarına bir öneride bulundu:

“Kapitalizm iyi denetlenirse işe yarar bir sistemdir. Diğer sistemlerin hiçbiri ayakta kalamadı. Bugün dünyada öyle işadamları var ki, servetleri pek çok küçük ulusun milli gelirinden daha fazla.

Büyük servet büyük sorumluluk demektir. Ancak kapitalizmin karşısında servetin eşit ve adil dağılımı sorunu var. Onun için servet sahiplerinin dünyaya ve toplumlara karşı sorumluluklarını yerini getirmesi gerekiyor. Örneğin bir şirketinizi ya da fabrikanızı sattınız. Paraya götürüp mevduat olarak bankada tutmayın. Bu parayı yeni yatırımlara yönlendirin, istihdam yaratın. Aksi halde bankada paralarınız çürür gider.

İşadamları belirli bir büyüklüğe ve karlılığa ulaştıktan sonra büyük evler, şatolar ve tekneler almak yerine küresel sorunlarla mücadele etmeye başlamalılar. Zenginler dünyanın iyiye gitmesi için uğraşmalı.

Tarih zenginleri değil, toplum adına iyi işler yapanları hatırlar”

Peki, Richard Branson sosyal sorumluluk adına neler yapıyor?

- Bu kadar çok işi ve ailesine olan tutkusuna rağmen vaktinin yarısını artık dünya sorunlarına harcadığını söylüyor.

- Bugün için yaklaşık 5 milyar dolar değer biçilen Virgin Grup olarak küresel ısınma projelerine on yıl içinde harcanmak üzere toplam 3 milyar dolar ayırmış. (Özellikle jet uçaklarında kullanılmak üzere bir 'temiz yakıt geliştirme' projesi de var içinde.)

- Petrol, kömür gibi fosil yakıtların geri dönüşümünü sağlayacak ve onların yerine geçecek yeni teknolojiler üzerinde çalışıyor. Çevrenin ve insanlığın kurtuluşunun yeşil yakıt üretiminden geçtiğine inanıp “umarım geleceğin yakıtını da biz yaratacağız’ diyecek kadar bu işe gönüllü.

- Saatte 70 milyon karbondioksit salınımı yaparak bitirdiğimiz dünya atmosferinden her yıl bir milyar ton karbondioksit’i yok etmeye yönelik bir yöntem fikri olana 25 milyon dolar ödül vaad ediyor.

- Çevre sorunlarının dışında, Afrika’daki yoksulluk, sağlık ve savaşlarla yakından ilgili. Bu uğurda bir ‘War Room’ (Savaş Odası) kurmak istiyor. Amacı Afrika’da birbirinden bağımsız harcanan çabaları tek bir merkezde buluşturup sivil toplum kuruluşlarının daha verimli çalışmasını sağlamak.

- Dünya barışının sağlanması konusunda sözleri dinlenecek bir “Elders” (Yaşlılar) grubu oluşturmak ise başka bir projesi. Bu grupta Nelson Mandela ve Desmond Tutu gibi yaşını almış, dünyada olup bitenler konusunda fikir sahibi ve saygın kişiler var ve onların küresel çaptaki siyasi krizlere müdahele edebileceğini düşünüyor.

- Yardım için yılda 12 seminere katılıyor. Aldığı konferans gelirini bağışlıyor. (Turkcell'den aldığı 350 bin doları da Afrika'da erken doğum yapmaları sebebiyle iç organları deforme olan 11-15 yaşlarındaki genç kızların ameliyatları için harcayacak.)

İki üç yıl içinde Türkiye‘de mobil iletişim, finans, televizyon ve film yapımı, müzik ve sağlık kulüpleri gibi alanlarda yatırım yapabileceğinin sinyallerini verdiği konferanstan aklımda kalan diğer önemli mesajlar şöyle:

- Herkes sizi eleştirse de, siz kendinize inanıyorsanız, kalp sesinizi dinleyin ve yürüyün. Uzaya gitmenin iş planı olmaz. Muhasebecinizi de ikna edemezsiniz. İnanmayanları inandırmanın yolu başarılı olup bunu göstermektir.

- Çılgınca olduğu düşünülen fikirler bile hayata geçebilir. Önemli olanın her iş için o alanda uzman olan kişileri bulmak.

- Rehavete kapılmasına rağmen hâlâ zengin şirketlerin olduğu sektörlere giriyoruz. O alanda atalet, kötü yönetim, küresel ihtiyaç ve para kazanma şansı varsa, bizim yaptığımız şu: girdiğimiz alanda kaos yaratıp taşları yerinden oynatmak ve tüketicinin lehine davranıp onların yaşamlarında fark yaratmak.

- Başarılı olma umudunu her zaman korumalı ve şansınızı denemelisiniz. Başarılı olmak için herkesi çok iyi dinlemeli ve en küçük detayları çok iyi yakalamalısınız.

- Resmi eğitim tek tip insan üretir ve (girişimci) iş adamı olma olasılığı da bu eğitimle düşük. Bir çok kültürde diploma sigorta olarak görülüyor. Oysa 23 yaşında üniversiteden mezun olan bir insan çok dikkatli ve muhafazakar oluyor. 16 yaşında okuldan atılan bir kişinin ise kaybedecek bir şeyi yok.

- Şirket çalışanlardan ibarettir. Çalışanlarının mutluluğunu sağlayamayan bir işin başarılı olması mümkün değildir. Ekibinizi övün, çok fazla eleştirmeyin. Her sabah tutkuyla işe gelmelerini sağlayın. (Richard yönetici işe alırken CV'den çok, çalışanlarını ne kadar motive edebileceğine öncelik veriyor.)

- Çalışanlarınız (kendisine inanan ve donanımlı kişiler) sahip olduğunuz markaların ve misyonun bir parçası olmalılar. Büyürken onlara adil davranmak çok önemli. Bu, onların daha sonra da yanınızda olmalarını sağlar.

(Richard çalışanların işyerlerini kendi şirketi gibi görmelerini sağlamak için yeni bir işe imza atarken oluşturduğu ekibe hisse payı veriyor. Böylece onların sadece Branson'un değil, aynı zamanda 'kendi şirketlerini' ayakta tutmalarını sağlıyor. "İnsanlara hürriyet tanıyın ki rahat çalışsınlar" diyor.)

- Başarısızlığının nedenini lider kendisinde aramalı. Liderler başarılıysa herkes başarılı olacaktır. (Richard zengin olmadan önce, herkesin aksine kendine başarısız olmuş bir işadamını örnek almış: iç hatlara girerek bir ilki deneyen Sir Freddy Locker. Onun kurduğu Locker havayolları British Airways ile rekabet edemeyip kapatırken Locker'ın yaptığı hatalardan çok sayıda ders çıkarmış.)

Sadece telefonuna çıkmayan birisini ararken (sevmediği) ‘sir’ unvanını kullandığını söylecek kadar mütevazı ve içten biri Richard. Ancak işini yaparken çok eğleniyor. Önce teknesiyle sonra da balonuyla birçok kez dünya turu denemesi yapacak, rekorlar kıracak, Virgin’in tanıtımı ve adrenalin için her türlü çılgınlığı yapacak kadar deli!

- Bilgisayar kullanmıyor (notlarını ufak bir deftere alıyor, mail'lerini asistanı ile okuyup cevaplıyor),
- Anahtar taşımıyor (kendi ofisine bile girebilmek için birisi gelene kadar kapıda bekliyor),
- Taksiye biniyor, şöför kullanmıyor (gittiği yerlerde onu birisinin bekliyor olmasını istemiyor),
- Yanında para taşımıyor (gerekirse yanındaki kişilerden istiyor!)

16 yaşında (kendisi de henüz bakirken!) her şeye sıfırdan başlamak ve tazelik anlamında bulup kullanmaya başladığı Virgin (Bakire) ismini “kaba” bulan yetkilileri(!) ikna etmesi için üç yıl inatla uğraşan Richard, asi ve aykırı bir lider.

Onaltı yaşında liseyi terk ederken başöğretmenin onun hakkında ilginç bir öngörüsü var:

“Sen ya hapisi boylarsın, ya da multi-milyoner olursun!”

Kimseden miras kalmadan ve finansal destek görmeden, sadece kazandıklarını yeniden kendi işlerine yatırım yaparak büyümüş ve hayatı boyunca hiçbir zaman başkasının yanında çalışmamış.

“İş fırsatları otobüs gibidir, her zaman bir diğeri gelir” diyen, gece uykuda gördükleriyle yetinmeyip gündüzleri de rüya görebilen bu adam, tutucu kafalara, orta sınıftan insanların da hayallerinin peşinden gidip başarı öyküleri yazılabileceğini gösteriyor.

Peki ya siz? En son neye kafa tuttunuz? Yoksa dolabınızdaki kravat sayısını ezbere bilenlerden misiniz?

Yazının bazı filmler de eklenmiş orijinali için: http://www.fikiratolyesi.com/2007/11/26/richard-branson-is-firsatlari-otobus-gibidir-her-zaman-bir-digeri-gelir/